Şimdi yine, ne yazdığımıza değil de, kaçta yazdığımıza bakacaklar ama biz yine de bildiklerimizi yazalım. Gerçekten tuhaf bir şehirde yaşıyoruz. Bunu neden söylüyorum; çünkü bu şehirde adam sınıfına girmek, kendini şehrin gündemine oturtmak çok kolayda ondan…!
Bir deli, bir çılgın adam bundan birkaç yıl önce kolları sıvıyor, doğup büyüdüğü mahallenin takımını önce BAL Ligi’ne taşıyor, sonrada o takımın ismini Karabük İdmanyurdu yaparak lige çıkartıyor. Sonra mı ne oluyor? Verilen sözler unutuluyor ve bir şehrin adını taşıyan kulüp resmen kucağına kalıyor…!
Dost acı söyler, olayın bu noktaya gelmesinde kendisinin fevri hareketlerinin ve agresif tavırlarının da etkisi büyük. Ama biz bunları da içinde bulunduğu çaresizliğe ve yalnızlığa terkedilmesine bağlıyoruz. Ama bizim konumuz bu değil. Bizim konumuz şehrin içinde bulunduğu böylesine kaotik dönemlerde ortaya çıkan tatlı su kurnazları, leş kargaları…!
Adam çıkıyor ve diyor ki; “Para hazır…!” Kimsede şunu sormuyor; “Lan oğlum, sizin yönetimde olduğunuz dönemde yönettiğiniz profesyonel kulübün sporcuları tabldota muhtaçken neredeydiniz?”
Birde bugün; “9 milyon hazır” diye hava atan tipler o dönemde sağda solda ne konuşuyordu biliyor musunuz? “Mutullah Yolbulan ve Kamil Güleç’i çağırdık, masaya vurduk ve parayı verecek siniz dedik….!”
Sevgili dostlar, sizlere soruyorum; Allah aşkına, siz bir malı ya da şirketi satın almakta gerçekten samimiyseniz, bunu sosyal medya ya da basın yayın organları aracılığıyla mı kamuoyu ile paylaşır sınız, ya da malın sahibine mi gider siniz?
Gelelim bunlarla poz veren, durumdan vazife çıkartan jünior Parsadan’a…..! En son söyleyeceğimizi baştan söyleyelim; kendisi bir kargo elemanıdır…! Ancak devirleri yavaş yavaş kapanıyor. Çünkü önce onu maşa olarak kullanan sahibini Azerbaycan’da yerle bir ettiler, sonrada onu Türkiye’de pestile çevirdiler..! Ama tabi o, olayı “kaza” olarak anlattı…!
Zaten olayları farklı anlatmakta üzerine yoktur. Trafikte giderken önünde giden bakanın plakasını çekip; “Sayın bakanımızla yollardayız” diye paylaşım yapar, insanlara “Ben filanca holdingin Balkanlar sorumlusuyum” diye hava yapıp, sonrada onların peşine takılıp yurtdışına gider! Soruyorum size; hanginiz bir holdingin bölge sorumlusu olsanız hiç tanımadığınız insanlarla o bölgeye gider siniz? Normal şartlarda kendiniz gitmez misiniz? Yöneticisi olduğunuz holdingin elemanları, üst düzey yönetici olan sizleri havalimanında lüks makam araçlarıyla karşılamaz mı?
Yaklaşık bir yıl önce yaşadığım bir görüşmeyi anlatayım ve konuyu bağlayayım. Bir akşam, gönül coğrafyamızda ortak çalışmalara imza attığımız önemli bir STK’nın başkanı beni aradı ve kokuşmuş bir şahsın ve çevresinin tasfiye sürecinin başladığını ve kıymetli bir büyüğümüzün STK’lardan birine başkan olması konusunda desteğimize ihtiyacı olduğunu söyledi. Bizde bunun üzerine; “Önce o STK üyelerine kapsayan meslekle en ufak bir ilgisi olmayan, parayla satın aldığı diplomalarla kendisini üniversite mezunu gösteren şahsın o kurumun kasasından elinin çektirilmesi gerek” dedik.
Bunun üzerine bizi, devletimizin ilgili makamları adına operasyonu yapan bir beyefendi ile konferansa aldılar. Aynı ifadeleri kendilerine de kullanınca; “Üstadım, yaramızı deşiyorsunuz, zaten bizde o ekibi tasfiye etmek için sizden yardım istiyoruz” dediler.
Aynı ikili birkaç gün sonra bizi bu sefer İstanbul’dan aradı ve şunları söylediler; “Gerekli mesajlar ilgili şahsa bizzat en üst isim tarafından verildi. Kendisine; bundan sonra grubumuza bağlı şirketlerin ismini herhangi bir yerde kullanırsan, hem grubumuz bünyesindeki medya organlarına seninle ilgili çarşaf çarşaf ilan verir, hem de Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunuruz denildi….!” Evet, o operasyon yapıldı ve bu çakal tayfa kısa bir süre içerisinde o kurumdan tasfiye edildi.
İnsan neye üzülüyor biliyor musunuz? Bu tiplerin bu şehirde adam sınıfına konulmasına! Düşünsenize; partinin kurucusu, bir dönem Belediye Başkan Yardımcılığı yapan ve aynı zamanda da bir STK’nın başkanı olan bir beyefendi kongrede yerinden kaldırılıyor ve; “Burası filanca şahsın yeri” deniliyor….! Kimdir bu sizin beyefendi dediğiniz tarla faresi? Hangi sıfatla protokolde yeri vardır? Protokol değişmiştir de bizim mi haberimiz yoktur? Ne zamandan beri; hasbelkader aday adaylığını açıkladığı basın toplantısında, bu şehrin yetiştirdiği en büyük devlet ve siyaset adamını ve yine bu şehrin yetiştirdiği en üst düzey bürokratı kastederek; Ben bunları temizlemeye geliyorum” diyebilecek hadsizliği gösterebilen bir aymaz protokolün en ön sırasında oturmaya hak kazanmıştır?
Kanaatimiz şudur; bu şehrin yöneticileri ve siyasetçileri bu tiplere dikkat etmelidir. Bize göre bu konuda şimdilik hassas olan iki insan vardır; biri Sayın Valimizdir, diğeri de bizim tabirimizle Sayın Şehzade’dir. Ama o şehzadenin de merdivenleri ağır ama emin adımlarla çıktığı da aşikardır….!