
Kimse durup dururken vali yapılmıyor. Hele birde kadınsan bu işler daha da zor oluyor! İlk olarak şehrimizin yetiştirdiği 3 validen biri olan Yücel Yavuz ağabeyimizin cenazesinde görmüştüm. Mezarlıktan ayrılırken, yine şehrimizin yetiştirdiği mütevazı mülki idare amiri Ahmet Atılkan ağabeyimize ; “Ağabeyim, ben çıkıyorum, bana bir şey diyor musun?” diye sormuştu…!
Dikkatinizi çekerim; bunu diyen valiydi, sorduğu da vali yardımcısı…! Belliydi, insan evladıydı. Sayın Valimizle sohbet ederken konusu açıldığında gördüğüm bu diyaloğu sorduğumuzda; “O bizim Nurtaç Reisimiz, bölgedeki en tecrübelimiz, hepimiz ona bağlıyız” şeklinde espriyle karışık bir cevap vermişti.
İşimiz icabı takip ediyor ve güzel haberlerini zaten yapıyoruz. Ama bugün onu rutin çalışmalarından bağımsız bir kez daha sevdim. Ama bugün; bir ana gibi, bir bacı gibi sevdim ve; “İyi ki sevmişiz, iyi ki saymışız” dedim.
Çünkü bugün yaptığı bir idareci çalışması değildi. Şehit onun vilayetinde olmamasına rağmen bir komşu ile gidip havalimanında karşıladı, yetmedi bir başka ile gidip cenaze törenine katıldı. O da yetmedi şehidimizin evine gitti, anasının ve babasının elini öptü ve acısını paylaştı. Kısacası; “Dostlar alışverişte görsün, kameralar benden iki kare görüntü alsın yeter” demedi. Ne yaptıysa içinden geldiği gibi yaptı.
Milletçe büyük bir acı yaşadık. Bu yaşadığımız acılar içerisinde iğneyle kuzu kazar gibi güzellikler arıyoruz ve bulunca da sizlerle paylaşıyoruz. Nurtaç Valimizde bu acı içerisinde bulduğumuz tertemiz bir güzellikti ve sizlerle paylaşmak istedik.
Mülki idaremizin Atom Karıncası, kalbi boyundan büyük Sayın Valim; bu ülke sizin gibilerle çok güzel.


