Son yerel seçimlerin Karabük’teki en büyük mağlubu hiç şüphesiz ki Milliyetçi Hareket Partisi. MHP’nin başta üç dönemdir elinde bulundurduğu il belediyesi olmak üzere elindeki dört belediyeyi kaybetmesinin elbette birçok nedeni var. Ancak bize sorarsanız en büyük nedeni evin içerisindeki huzursuzluk.
“MHP’yi MHP’liler yendi” desek pek abartmış sayılmayız hani. Şayet seçimden önce rakiplerinizden biri için kampanya yürüten bir ekip tarafından paylaşılan bir fotoğrafta üç eski Ülkü Ocakları Başkanı varsa, hele bu ekip birde sizin en güçlü rakibiniz için kampanya yapıyorsa burada bir sıkıntı var demektir.
Şimdi birileri; “Onlar ne MHP’li, ne de Ülkücü, onlar hain” diyebilir. O zamanda birileri de der ki; “Dün sizinle birlikte yol yürürken hepsi birer ülkü devi idi, ne oldu da şimdi hain oldular?”. Ülke siyasetinde hainler ve sadıklar dönem dönem yer değiştirmiştir. Gün gelmiştir dava adamı denilenler “hain” yaftası yemiştir, gün gelmiştir, “hain” denilenler dava adamı olup kimsenin beklemediği koltuklara oturtulmuştur. Sayın Devlet Bahçeli, kendisine karşı seçim kaybettikten sonra parti kuran ancak eline yüzüne bulaştıran Tuğrul Türkeş’i ortada bırakmayıp, önce milletvekili, sonra da Genel Başkan Yardımcısı yapmış, ancak o Ak Parti’ye gitmiştir. Ha keza karşısına defalarca Genel Başkan Adayı olan Koray Aydın’ı her dönem Trabzon 1’inci sıradan aday göstermiştir. Hayatı boyunca kata kata kazanmak yerine, sata sata gündelik kazanımları tercih eden Meral Akşener’i milletvekili ve TBMM Başkanvekili yapmıştır. Ama ne acıdır ki hepsi kendisine siyaseten ihanet etmiştir. Merhum Ecevit’i önce “Evladım” dediği Hüsamettin Özkan satmıştır. Ha keza Tayyip Beyi ilk terk edenler bakan, başbakan, hatta cumhurbaşkanı yaptığı isimler olmuştur. O nedenle siyasette ne ebedi hain olur, ne de ebedi dava adamı.
Milliyetçi Hareket Partisi Karabük’te derlenip toparlanmak istiyorsa İl Başkanı Sayın Cenk Gedikoğlu’na büyük görevler düşmektedir. Öncelikle Karabük’ün büyük bölümünün kafasındaki ; “Rafet Vergili’nin emanetçisi, Vergili varsa var, yoksa o da yok” algısını kırmalı, tüm camianın İl Başkanı olduğunu herkese ispatlamalıdır. Kendisini partinin sahibi zannedip, diğerlerini hakir gören, dün Meral’ci ve Dursun’cu, bugün ise Devlet’çi ve Rafet’çi olan rüzgâr güllerinin tahakkümünden biran evvel kurtulmalıdır. Nasıl Sayın Fatih Çapraz, TSO Yönetim Kurulu Başkanı olduğunda Belediye Başkan Yardımcılığı görevinden ayrıldıysa, o da TSO Yönetim Kurulu Üyeliği görevinden ayrılmalı ve Meclis Üyesi olarak kalmalıdır. Genel Merkez ile istişare ederek, tüm camiayı kucaklayan dinamik bir yeni yönetim yapmalıdır.
Türkiye hepimizin de malumu olduğu üzere son bir aydır Türk Dünyasının Bilge Liderinin ülke gündemini allak bullak eden tarihi çıkışını konuşuyor. Tüm tepkilere rağmen yaptığı çıkışın siyasi faturasını düşünmeden yine; “Önce ülkem ve milletim” diyor ve o meşhur tabir ile ısrarla el yükseltmeye devam ediyor. Şayet Sayın Cenk Gedikoğlu da camiada kardeşliği, sandıkta da zaferi istiyorsa Türkmen Beyi’nin izinden gitmeli ve el yükseltmelidir. Aksi takdirde yeni hezimetler kaçınılmazdır. Çünkü siyasetin sermayesi insandır. İnsanı kazanamayan siyasetçiler kelebek gibi, kazananlar ise kaplumbağa gibi olurlar…!