Bir zamanlar kıvanç duyduğumuz üç değerimiz vardı; KARDEMİR, Karabük Üniversitesi ve KARDEMİR Karabükspor. Ne yazık ki KARDEMİR artık bizim değil. Malum olduğu üzere KARDEMİR Karabükspor’da geçmişini mumla bile arayamıyor. Kısacası elimizde bir tek üniversitemiz kaldı.
Bu şehir ne yazık ki üniversiteyi hep para ağacı olarak gördü..! Öğrenci gelecek; yurtta ya da 1+1 dairede kalacak, restoranda yemek yiyecek, kafede çay-kahve içecek ve bu şehre para bırakacak ve bu şehirde parayı bulacak…!
Üniversite asla bu değil. Üniversiteler normal şartlarda bulundukları şehirlerin ve bölgelerin sosyal, kültürel ve iktisadi kalkınmalarına öncülük eder. Ama biz şimdiye kadar üniversitemizi hep; yöneticilerin siyasi ve iktisadi kalkınmaları ve esnafın para kazanması için kullanmayı hedefledik. Hiçbir dönemde; “Üniversitemiz bu şehrin kalkınmasına ve gelişmesine bilimsel anlamda nasıl katkı sunabilir?” sorusunu asla sormadık. Kimisi hayırseverlerin yaptığı yatırımları kendi yapmış gibi lanse edip, üzerine de muhtarların, STK yöneticilerinin ve bir takım sözde kanaat önderlerinin çocuğunu, gelinini, yeğenini işe alıp vekil olup gitti, kimisi de Karabük’ü Küçük Afrika yapıp keseyi, hatta çuvalı doldurarak…..!
Hafta içerisinde Orman Fakültesine yaptığımız ziyarette ve kıymetli bilim insanlarımızla yaptığımız sohbette gördük ki, onlar aslında bölge ile ilgili son derece önemli çalışmalar yapıyor. Hocalarımızın bir kısmı bize; Karabük ormanlarından elde ettiğimiz kazanımların yalnızca kesilen ağaçlardan ibaret olmadığını, Türkiye’nin yüzdesel olarak en fazla orman potansiyeline sahip olan ilinin ıhlamur, mantar ve diğer zenginlikleriyle odun dışı ürünler bakımından da büyük bir hazineye sahip olduğunu anlatırken, bir kısmı da vahşi depolamanın yeraltı sularına ve doğal olarak şehirlerin içme suyu kaynaklarına etkisine dikkat çekti. Bu güzel insanlar bunları anlatırken aklımıza da doğal olarak şu soru geldi; KARÇEV tarafından kurulan ve Karabük genelinin çöplerinin yakılarak elektrik elde edildiği tesis, Karabük Belediyesinin ihtiyaç halinde takviye yaptığı su kuyularına ne kadar mesafede?
Bizler gazeteciyiz. Gazetecilerin öncelikli görevi yaşadıkları şehirlerin ve ülkelerin çıkarlarını korumaktır. Biz asla kimseyle ne mutlak dost olabiliriz, ne de mutlak düşman. Sayın Rektörün atandığı dönemde Sayın Ergün Başkaya ile yaptığımız programlarda ironi de yapmış, anlaşılmak adına Sayın Rektörün soyadından da yola çıkarak; “Kırışık bir rektör gönderdiniz, bari birde buruşuk vali de gönderin de olsun bitsin” demiştik. Ama bunu da durup dururken yapmamıştık tabi. Çünkü o dönemde iktidar temsilcileri; “Biz Karabüklü rektör istiyoruz” şeklinde açıklamalar yapmışlardı. Peki, aynı şahıslar atamanın ardından nasıl bir açıklama yaptı? Biz getirdik…!
Sayın Rektörle şuana kadar ne telefonda, ne de yüz yüze hiçbir görüşmemiz olmadı. Zaten öyle bir şeyde gerekmiyor. Onlar işini yapsın, bizde alkışlayalım. Ancak şuana kadarki icraatlarından yola çıkarsak şunu net bir şekilde söyleyebiliriz; çok doğru bir atama olmuş ve bu atamayı da asla yerel iktidar yapmamış…!
Neden mi?
Bir iktidarın yerel temsilcilerinin adaylarına bakıyorum, birde atanan rektörün icraatlarına…!
Birde neye bakıyorum biliyor musunuz?
Rektör Hocanın yazdığı üniversite marşına…!
Peki, hoca ne diyor o marşta?
Karabük’te kurulan, dünyaya uzanan,
Bilim ve gençlikle KIZILELMA’ya koşan,
SOSYALFEST’le dalgalanan, KBÜFEST’le coşan,
Karabük Üniversitesi sensin sen
Ha bu arada; hoca bu ülküsünü de yalnızca marşlarda bırakmıyor. Ne mi yapıyor? Afrika’da, Arap Yarımadası’nda gezmiyor. Balkanlar’dan, Orta Asya’dan, kısacası gönül coğrafyamızdan ses veriyor.
Ezcümle; Kırışık rektör kırışmış ve çürümüş zihniyetleri kaldırıp attı. Buruşuk olmayan valimizde; Özel Kalem Müdürünün valilik, valinin de Vali Yardımcılığı yaptığı buruşuk ve çürümüş zihniyete son verip, yıllar sonra bu şehrin ülkenin 81 ilinden birinin olduğunu net bir şekilde ortaya koydu….!
Üniversite önemli…!
Doğruları alkışlamaya, yanlışları eleştirmeye devam edeceğiz.
Prof. Dr. Elif Çepni’ler, Prof. Dr. İsmail Rakıp Karaş’lar, Prof. Dr. Hüseyin Yörür’ler, Prof. Dr. Tülay Ekemen Keskin’ler ve Prof. Dr. Nuray Türker gibi yönetim kadrosunda görev yapan akademisyenlerimiz başta olmak üzere, bu şehrin yetiştirdiği her bir bilim insanı bizim için çok kıymetli. Biz, bizim insanımıza bir adam yaklaşana 10 değil 100 adam yaklaşmayız, koşarız.
Hoca iyi gidiyor. Bazı olaylarda üniversiteyi tereyağından kıl çeker gibi çekiyor. Yabancı öğrencilerle ilgili sosyal medyada yapılan felaket tellallığını bu kadar az hasarla atlattıysak hocanın kıvrak zekâsı sayesinde…1
Taksici, dolmuşçu, simitçi, kahveci ve limoncu diyor ki; “Yabancı öğrenci azaldı” Peki, neden azaldı? Anlatılanlara göre harçlarda alt ve üst barem var. Bunun hangi baremden alınacağı da yönetime bırakılmış. Soyadı “Kırışık”, kendisi tef gibi gergin olan Rektör Hoca da rakamı zirveden tutuyor ve doğal olarak Karabük, hatta ülke gündemini meşgul eden zat-ı muhteremlerde şehri terk edip başka üniversitelere gidiyor. Peki, hoca ondan sonra ne yapıyor? Orta Asya ve Balkanlar açılımı…!
Eeee…!
Tarih boyu böyle değil midir?
Cebini düşünenler sömürgelere; milletini, ülkesini ve ülküsünü düşünenler gönül coğrafyasına koşmaz mı?
Kızılelma’yı hedef göstermez mi?