
Geçenlerde biraz üstü kapalı bahsetmiştik. Yaşananlar gerçekten Türk Sineması gibi….! Hadi hep birlikte biraz beyin egzersizi yapalım. Ama sakın siz; yani malum tayfa bu egzersizi yapmasın. Çünkü sizin beyniniz ve kapasiteniz bu egzersizlere değil, atıklara filan yeter….!
Şimdi sizi babalardan biri arayacak (Ama o baba öyle böyle bir baba değil. Sadece şu kadarını söyleyelim; aşağıdaki organlardan birinin heykelini dökmeye kalksak bizim çelikhanenin 1 yıllık üretimi yetmez) ve diyecek ki; “ Serdar benim yeğenim, onu yönetime al…”
Sende ona diyeceksin ki; “Efendim zaten ben onu yönetime alacağım, sizin ortalığı ayağa kaldırmanıza gerek yok, siz bana sahip çıkın yeter….!”
Sonra Şehzade randevu talebinde bulunacak ve hepiniz bu dünyada küçük Huzuru Mahşere çıkacaksınız…! Ve o toplantıdan sonra sen insanlara diyeceksin ki; “Ben aslında onu yönetime alıyordum, onu da toplantıda dile getirdim ama Metehan, ‘Efendim bunlar şirketi ele geçirmeye çalışan aileler’ dedi ve o nedenle haşmetmeab da; ‘ Genel kurul seçimsiz olsun’ dedi….!”
Şimdi bizden bunu yememizi mi bekliyorsun? Konudan bağımsız beyin jimnastiği yapalım. Diyelim ki herhangi birimiz bir insanı bir göreve getirmeye çalışıyoruz ve o sırada da bu ülkenin ilk 5 adamından biri bizi arıyor ve o da aynı konuda talepte bulunuyor. Peki biz; “Sen bu işe girme ve sadece beni destekle, ben o işi hallediyorum” mu deriz yoksa; “Efendim; bende aynı düşüncedeyim, sizde bir omuz verir seniz bu iş zaten çözülür” mü deriz?
Sen kimi kandırıyorsun? Metehan seni de biliyor, onları da. Madem Metehan o insanların bu şirkete çökeceğini düşünüyor, o zaman onun getirdiği yöneticiler neden amca ile birlikte senin cukka operasyonlarına takoz koyuyor? Metehan; bu şirkete çekeceğini düşündüğü isimle( bu senin anlatımın) neden sürekli görüşüyor ve senin pisliğini temizlemeye çalışıyor? Hadi onu da bırak; seni getiren iradenin diğer temsilcilerinin büyük bölümü, senin sunduğun projelere neden ret veriyor ve seni MORT ediyor? Çünkü hepsi olmasa da büyük bölümü alanlarında uzman, bu ülke ve şirket için son derece kıymetli, dürüst, namuslu ve pırı pırıl isimler.
Hadi bir egzersiz daha yapalım; şimdi biz bir işletmeye çökmeye, orada kafamıza göre projeler geliştirip malı indirmeye çalışıyoruz. Peki, dünyanın en mal insanı bile olsak yanımızda, bu tezgâhlara dur diyecek cin gibi bir insanı ister miyiz? Göreve geldiğimiz günden itibaren tüm operasyonlarımıza takoz koyan bir adamın yanına bedenen ve beynen bir ikincisini ekler miyiz?
Anlayacağınız bu memlekette herkes çakal olmuş. Doğal olarak ete değil, leşe talipler. Ama onlarda haklı, çünkü herkes kurt olamaz.!
Artık ben; “Bunları kim ya da kimler yazdırıyor” klişesine alıştım. Benim yazdıklarımı kim ya da kimlerin yazdırdıklarını tartıştırarak gündemi saptırmayı bırakmak yerine sorularıma cevap verin;
Kimin eşinin sağlık giderleri şirkete fatura edildi?
Üç-beş takım elbiseye hangi aç köpekler tamah etti?
Pideciden muhasebeyi arayıp; “Benim kartım ( Bu arada şirketin kartı) neden boş, faturayı neden ödeyemiyorum?” diyen aç tipler kimler ya da kimlerin adamları?
Kimin ya da kimlerin danışmanı ya da personelinin tatillerinin otel faturaları ana şirketten, uçak faturaları yan şirketten ( tersi de olabilir ama sonuçta şirketlerden) ödendi?
Şuana kadar yazdıklarım magazinsel olarak değerlendirilebilir. Ama çok acı bir gerçek var o da şu; iddialar doğruysa yalnızca maaş için ayda 10 milyon USD kredi çekiliyor. Anlayacağınız 2000’li yılları hep birlikte ararız.
Ha bu arada; Nisan’ın sonu bahar olursa ve amca da başkanlığa gelirse de kimse şaşırmasın. Zaten iddialar doğruysa da malum şahısta sağda solda; “Her ne kadar seçim olmasa da, yönetimde ve başkanlıkta değişiklik olacak” demeye başlamış. Ama ona güvenemeyiz, çünkü yeni filmleri olabilir….!
Her şeye rağmen bu girdaptan çıkmaz çok zor. Geçmişte olduğu gibi yine küllerimizden doğacaksak yine onunla doğarız. Peki, şayet bu müptezel kadro devam ederse? Sonucu sandıkta görürüz. O nedenle kimse bu işlere duyarsız kalamaz ve “Bize ne?” diyemez. Kalan faturasını öder, giden de ;” Kaymağını yiyip gider” diyeceğim ama yiyemiyorlar, dana budu beklerken, tavuk kemikleriyle idare etmek zorunda kalıyorlar.
İyi ki bu ülkenin namuslu evlatları var….!
İyi ki bu milletin Metehan’ları, Attila’ları, ALPARSLAN’ları, Osman Gaziler, Fatihleri ve Sarı Başbuğ’ları var….!